Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) "İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin danışma görüşü" duruşmalarının son gününde Türkiye sözlü beyanda bulundu. Dışişleri Bakan Yardımcısı Ahmet Yıldız, Hollanda’nın Lahey kentindeki Barış Sarayı’nda düzenlenen duruşmada İsrail’in Filistin işgaline ilişkin Türkiye’nin argümanlarını sundu. Uluslararası sistemin şu anda yıkım aşamasında olduğunu belirten Yıldız, bunun nedeninin Filistin halkına on yıllardır uygulanan adaletsizlik olduğunu söyledi.

Yıldız, Uluslararası Adalet Divanı’ndan İsrail ile ilgili alınan ihtiyati tedbir kararının tam olarak uygulanmasını talep etti. Yıldız, “Mahkemenin dosya hakkındaki danışma anlamı taşıyan kararı şunu ortaya koymuştur, İsrail’in Doğu Kudüs’te dahil olmak üzere işgal ettiği Filistin topraklarındaki yapmış olduğu uygulamalar, bütün Filistin’de olumsuz sonuçlara neden olmaktadır. Filistinliler, kendi toprakları üzerinde, haklarından mahrumdur. Adalet, eşitlik, insan onuru ve çok uzun zamandan beri hak ettikleri bağımsızlığı istemektedirler. Türkiye Cumhuriyeti, bölge ile güçlü ve derinden ilişkileri olan bir ülkedir. Sadece Arap devletleriyle değil, aynı zamanda Yahudi toplumlarıyla da güçlü ilişkilerimiz var. Avrupa’da yüzyıllar öncesinde zulme uğramış Yahudiler Türkiye’ye sığınmış ve burada kendilerine güven bulmuşlardır. İkinci Dünya Savaşı da dahil olmak üzere biz hiçbir zaman için bu insanlara kimliklerinden dolayı bir ayrımcılık yapmadık” dedi.

“İşgal, Filistinlileri İsrail’in merhametine bağımlı hale getirmiştir”

Türkiye’nin Israil’in işgal altındaki Filistin topraklarının statüsünü değiştirme yönelik çabalarını görmezden gelemeyeceğini vurgulayan yıldız, “Türkiye, İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırılarına da kayıtsız kalamaz” şeklinde konuştu. İsrail-Filistin çatışmasının nedeninin köküne inmeden bölgede bir barış ve istikrar sağlamanın mümkün olmayacağını belirten Yıldız, “İsrail-Filistin çatışması 7 Ekim 2023’te başlamadı. Bu çatışma, belli bir Filistinli fraksiyon veya grupla alakalı değildir. Bu çatışma bir önceki yüzyıla kadar uzanmaktadır. Ancak barışın önündeki gerçek engel çok açıktır. İsrail’in Doğu Kudüs de dahil olmak üzere Filistin topraklarındaki işgalinin daha da derinleşmesi, iki devletli çözümün uygulanmaması, İsrail ve Filistin’in yan yana yaşaması çözümünün hayata geçirilmemesidir. Filistinliler, şu anda İsrail’in boğucu işgali altında çok zor şartlarda yaşamaktadır. On yıllardan beri devam eden İsrail işgali, Filistin halkının kendi temel insan haklarından mahrum olmasına neden olmanın yanında Filistinlileri İsrail’in merhametine bağımlı hale getirmiştir. Filistinlilerin yaşam alanlarına el konulmuş, geçim kaynaklarına el konulmuştur. 21. yüzyılda hala bu uygulamalar devam etmektedir ve bazen bu uygulamalar orta çağ ve hatta daha da kötüsüne benzemektedir” şeklinde konuştu.

“Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başarısız olmuştur”

İsrail’in son dönemdeki eylemlerinin Doğu Kudüs dahil olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarının statüsünü değiştirmeyi amaçladığını belirten Yıldız, “Bu kabul edilemez. Birleşmiş Milletler kararlarına da aykırıdır” dedi. Yıldız, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin birincil sorumluluğu uluslararası barış ve istikrarın sağlanması ve korunmasıdır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi maalesef bu görevde başarısız olmuştur. Birleşmiş Milletler üyelerinin çok büyük bir kısmı şu anda Gazze’de meydana gelmekte olanları kınasa da ve bölgeye insani yardımın gönderilmesini istese de maalesef şu ana kadar BM Güvenlik Konseyi böyle bir adım atma konusunda başarısız olmuştur ve bu konudaki çabalar da sonuçsuz kaymıştır. İşgal altındaki topraklardaki durum, BM Güvenlik Konseyi tarafından ve BM Genel Kurulu tarafından çok sayıda karar alınmasına rağmen on yıllar içerisinde iyileşmemiştir. İsrail hukuku dışı tek taraflı eylemlerine devam etmiş ve BM kararlarını hiçe saymıştır. İki devletli vizyonu tehlikeye atmıştır. Hukuku dışı yerleşim çalışmaları genişleyerek devam etmiştir. İsrail bölgede işgal altında tuttuğu toprakların nüfus yapısını, demografik yapısını değiştirmektedir, Filistinlilerin evlerini yıkmaktadır. Diğer taraftan da İsrail güvenlik güçlerinin koruması altında yeni yerleşimciler inşaatlara devam etmektedir” diye konuştu.

İsrail-Filistin çatışmasının en önemli unsurlarından bir tanesinin de kutsal mekanların statüsünün belirlenmesi ve korunması olduğunu kaydeden Yıldız, “Doğu Kudüs’te Mescid-i Aksa ve Harem-i Şerif tüm dünyadaki Müslümanlar için kutsal yerlerdir ve kutsallıkları mutlaka bütün zamanlarda geçmişten bugüne hep korunmuştur ve korunmak durumundadır. Kudüs’teki Harem-i Şerif de dahil olmak üzere Osmanlı döneminde buraların korunmasına başlanmış ve o dönemden bu döneme hep korunmuştur” dedi.

“Harem-i Şerif’in statüsü ihlal edilmektedir”

İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarındaki tek taraflı adımlarına yönelik Uluslararası toplumun yaklaşımının belli olduğunu ifade eden Yıldız, “Esas olarak İsrail, Filistin topraklarındaki işgal gücüdür. İsrail’in uluslararası hukuka uyma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu nedenle İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarına yönelik herhangi bir eylemi veya alacağı herhangi bir önlem uluslararası hukukun ihlali anlamına gelecektir dolayısıyla yok hükmündedir, geçersizdir. İsrail’in insan hakları ihlalleri de mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır. İsrail’in Kudüs’te ve kutsal yerlerdeki uygulamalarına baktığımız zaman, Kudüs şehrinin statüsünü değiştirme yönünde atacağı her türlü tek taraflı karar ve aynı zamanda Harem-i Şerif ve Mescid-i Aksa ile alakalı olarak atacağı her türlü karar da yok hükmündedir. Türkiye İsrail devletinin tek taraflı olarak ve Harem-i Şerif’in statüsünü değiştirecek şekilde atmış olduğu adımlardan endişelidir. Türkiye aynı zamanda İsrail’in Harem-i Şerif’teki hukuk dışı, gayrimeşru ve provokatif eylemlerini de kabul etmemektedir. Harem-i Şerif’in statüsü ihlal edilmektedir. Aynı zamanda işgal altındaki topraklardaki Müslümanların temel insan haklarının ihlal edildiğini de ortaya koymaktadır” şeklinde konuştu.

“İsrail’in eylemleri yasa dışı ilan edilmeli”

Adaletsizlik ve çifte standardın devam etmesinin on yıllardır bölge halklarından ve bölge dışındaki halklardan tepki gördüğünü belirten Yıldız, “Bu ihlaller ve sivillere karşı yapılan bu saldırılardan sorumlu olanlar mutlaka hukuk önünde hesap vermelidir. Aksi halde bunların dünyanın farklı yerlerinde de tekrarlanması kaçınılmaz olacaktır ve hukuka dayalı uluslararası sistemin de zararına olacaktır. İlgili BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi kararları uyarınca da Türkiye Cumhuriyeti Uluslararası Adalet Divanı’ndan İsrail’in işgal altındaki Filistin topraklarında ve Doğu Kudüs’teki eylemlerinin yasa dışı olarak ilan edilmesini talep etmektedir” ifadesini kullandı.

Ahlakı ve vicdanı olan herkesin gecikme olmadan harekete geçmesi gerektiğini belirten Yıldız, “Türkiye Cumhuriyeti İsrail ve Filistin arasında kalıcı bir barışın tesis edilmesi için her şeyi yapmaya hazırdır ve hepsinden önce de çok hızlı bir şekilde Gazze’de ateşkes sağlanmasının ve insani yardımın Gazze’ye girmesinin yolu açılmalıdır” dedi.

Birleşmiş Milletler Genel kurulunun almış olduğu kararlar doğrultusunda birçok adım atıldığını ifade eden Yıldız, “Türkiye Cumhuriyeti müzakerelerle sağlanmış iki devletli ve BM’ye dayalı bir çözümün her zaman destekçisidir ve 1967’deki sınırlar uyarınca Doğu Kudüs başkenti olan bağımsız bir Filistin devletini de desteklemektedir” diye konuştu.

Kaynak: iha