Cumhurbaşkanı Erdoğan, Danıştay Konferans Salonu’nda düzenlenen İdari Yargı Günü ve Danıştay’ın 156. kuruluş yıldönümü töreninde konuştu. 4 yıllık görev süresinin ardından Danıştay Başkanlığı’na tekrar seçilen Zeki Yiğit’i kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mevladan kendisine üstün muvaffakiyetler niyaz ediyorum. Şura-yı Devlet’ten bu yana 156 yıldır Danıştay çatısı altında görev yapan tüm hakimlerimizi ve personelimizi şükranla yad ediyorum. Görev sürelerini başarıyla tamamlayan Danıştay mensuplarına kıymetli hizmetlerinden dolayı ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Devlet geleneğimizdeki devamlılığın simgelerinden olan Danıştay, Türkiye Cumhuriyeti’nin kökü mazide olan atide bir devlet olduğunu gösteriyor” dedi.
Bir buçuk asrı aşan tarihiyle Danıştay’ın hem ecdat yadigarı hem de gelecek nesillere bırakılması gereken bir emanet olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”İnşallah bu emanete hakkıyla sahip çıkmaya devam devam edeceğiz. Hukuk devletinin en temel ilkelerinden biri olan idarenin yargısal denetimidir. Bu ilkenin hayata geçmesi ancak idarenin her türlü eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olmasına bağlıdır. Bu misyonun ülkemizdeki temsilcisi de Danıştay’dır. Danıştay’ımız, idarenin yargı yoluyla denetlenmesinin yanı sıra kamu ile vatandaş arasındaki ihtilafların çözümünde de nihai karar vericidir. Kararlarıyla alt derece mahkemelerine rehberlik eden Danıştay, anayasa ve yasaların uygulanmasını da garanti ediyor. Yüksek mahkemelerimizin her biri kendi görev alanları içerisinde adaletin en iyi hızlı ve etkin şekilde tecellisi için çalışıyor. Türk milleti adına karar verme onurunu ve mesuliyetini taşıyan yargı organlarımızın her biri ülkemizde huzurun, güvenliğin, kalkınmanın, demokrasinin ve sosyal barışın muhafazasının teminatıdır. Bu konuda en küçük bir şüphe, en küçük bir tartışma yoktur. Makamlarımızdan ve unvanlarımızdan öte 85 milyonun bir ferdi olarak hepimiz şu gerçeğe yürekten inanıyoruz. Nasıl geç gelen adalet adalet değilse, topluma güven veren ve erişilebilir adalet sistemi de bekamızın güvencesidir” ifadelerini kullandı.
Devletin adaletle hükmettiği, adalet dağıttığı, adaletin tecellisini sağladığı müddetçe güçlü ve dimdik ayakta olacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Adaletin olmadığı yerde huzur olmaz, refah olmaz. Milleti bir arada tutan bağ zayıflamaya başlar. Bunun için adli ve idari yargı fark etmeksizin adliyenin kapısını adaletin kapısı haline getirdiğimiz ölçüde geleceğimize güvenle bakabileceğimize inanıyorum. Burada şu hususu ifade etmek durumundayım. Biz adalete büyük önem veren ama aynı zamanda yakın tarihinde pek çok adaletsizliğe şahitlik etmek zorunda kalan bir milletiz. Adaletsizlik duygusunun insanımızın gönül dünyasında nasıl kırılmaya yol açabileceğini demokrasi mücadelemiz boyunca bizzat yaşadık, gördük. 27 Mayıs darbecilerinin gerçek bir mahkemeden ziyade kötü bir tiyatroyu andıran Yassıada’da işledikleri hukuk katliamlarını unutmuyoruz. Rahmetli Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın idamı, üzerinden geçen 63 yıla rağmen milletimizin kalbinde bir yara olarak halen kanıyor” dedi.
Türkiye tarihinde demokrasiye zarar veren olayların etkisinin halen devam ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “12 Eylül dikta rejiminin güya adaleti tesis maksadıyla bir sağdan, bir soldan darağacına gönderdiği gençlerin acısı hiç dinmedi. 28 Şubat döneminde adeta koro halinde darbecilere alkış tutanların hukuk sistemine verdikleri zararın telafisi yıllar aldı. 17-25 Aralık yargı-emniyet girişiminin faillerinin sebep oldukları sıkıntıların hala yükünü çekiyoruz. 15 Temmuz’da ödediğimiz ağır bedeller ise ortadadır. Bir gecede 253 insanımızı şehit verdiğimiz bu ihanetin merkezinde sadece eli silah tutanlar değil, üniformalı ve cübbeli örgüt militanları da vardı. Şayet darbeci alçaklar başarılı olsalardı Yassıadalar kuracaklar, kan dökecekler, yeni hukuk cinayetleri işleyeceklerdi. Tüm bu acı örneklerin bize gösterdiği gerçek şudur; adalet sistemimiz bir dönem darbecilerin, bir dönem kendini milletten üstün gören oligarşik yapıların, bir dönem de FETÖ ihanet çetesinin sultasına ve saldırılarına maruz kalmıştır. Yargının üzerine vesayetin veya paralel odakların gölgesinin düştüğü bu dönemler sona erse de toplumdaki etkileri uzun süre devam etmiştir. Son yıllarda bu mahfillere yazılı, görsel, dijital mecralarıyla medyanın ve sosyal medyanın eklendiği görülüyor” ifadelerini kullandı.
Medyanın ve sosyal medyanın millet namına denetim vazifesi üstlenmesinin demokrasi için bir kazanç olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Ama bu hakim cübbesi giyip, mahkeme kurup sağa sola yargı dağıtma boyutuna asla varmamalıdır. Yargıyı yönlendirme, yargı mercilerimizi baskı altına alma, istemedikleri karar çıkması halinde hukukçularımızı hedefe koyma her geçen gün daha sık karşılaştığımız tehditlerden biri haline ne yazık ki dönüşüyor. Sosyal medyadaki acımasız linç kültürünün mağdur ettiği kesimlerin en başında maalesef yargı organlarımız ve mensuplarımız geliyor. Çok önemli, çok hassas ve mesuliyeti hakikaten ağır bir görevi icra eden yüksek yargı üyelerimiz, hakimlerimiz, savcılarımız ne yazık ki zaman zaman eleştiri sınırlarını aşan haksız ithamlara muhatap oluyor. Öncelikle şunu çok net söylemek isterim. Siyaset kurumu nasıl layüsel değilse, yargı da eleştirilemez değil. Yargının kararlarını beğenmeyebilir, itiraz edebilir, hoşnutsuzluğumuzu açıkça dile getirebiliriz. Buna kimse engel olamaz, olmamalıdır. Terörü övmediği, şiddeti teşvik etmediği ve hakarete varmadığı sürece insanlar fikirlerini farklı mecralarda özgürce yazabilir, paylaşabilir” açıklamasını yaptı.
"Güçlü, tarafsız, bağımsız iyi ve seri işleyen bir adalet sistemi evlatlarımıza bırakabileceğimiz en kıymetli mirastır"
Millet adına kamu gücünü kullananların belli sınırlar içinde bu sert tepkilere tahammül etmesi, mazur ve meşru görmesinin beklendiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Fakat yargının toptancı bir anlayışla kurumsal olarak yıpratılmasını, yargı organlarımıza ve mensuplarımıza çamur atılmasını asla kabul edemeyiz. Hukukun kendi mecrasında ilerlemesi tesellisine giden en hayırlı, en kestirme yoludur. Adli ve idari davaları hukukun meselesi olmaktan çıkartıp siyasallaştırmak, sonuç ne olursa olsun toplumdaki adalet duygusuna gölge düşürecektir. Biz bunu doğru bulmuyoruz. Herkes yargıya yardımcı olmalı, işini kolaylaştırmalı, adaletin eksiksiz ve gecikmeksizin tecellisine katkı sağlamalıdır. Buradan tüm milletime şu samimi çağrıyı yapmak istiyorum; güçlü, tarafsız, bağımsız iyi ve seri işleyen bir adalet sistemi evlatlarımıza bırakabileceğimiz en kıymetli mirastır. Şayet bu konuda eksik varsa tamamlamak, sorun varsa çözmek, tıkanıklık varsa gidermek 85 milyon olarak hepimizin müşterek görevidir” diye konuştu.
Yargının yasama ve yürütmeye müdahalesi nasıl yanlışsa, yargının siyasi tartışmaların içine çekilmesinin de o denli hatalı olduğunu dile getiren Erdoğan şunları söyledi:
“İktidarı ve muhalefetiyle, basını ve sivil toplumuyla hep birlikte yargımızın her türlü taassuptan, menfaat eksenli gruplaşmadan ve ideolojik kamplaşmadan uzak durmasını temin etmemiz gerekiyor. Milletin maslahatı ve ülkenin selameti yerine belli zümrenin menfaatini gözeten dar kadrocu anlayışların adalet teşkilatı dahil devlet kurumlarında yuvalanmasına izin vermeyeceğiz. Bu konuda hepimizin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi şarttır. Adalet terazisini ellerinde tutan hukukçularımızın da medya, sosyal medya, günlük hayattaki duruşlarıyla bu sürece olumlu katkı sunması önemlidir. Bunu başardığımızda çok daha iyi bir konumda olacağımıza inanıyorum.”
Son 21 yılda idari yargının ve Danıştay’ın güçlendirilmesi yönünde pek çok adım attıklarını belirten Erdoğan, ”Danıştay’ın üye sayıları arttırıldı. Hakim ihtiyacı giderildi. Yüksek mahkememizin yardımcı personel sorunu çözüldü. 2002 yılında 146 olan mahkeme sayısını 221’e yükselttik. Geçtiğimiz günlerde 44 ilave idare ve vergi mahkemesi daha ihdas ettik. Ayrıca idari yargı istinaf mahkemelerine 10 ilave idari dava dairesi kurduk. Hakim ve mahkeme sayısını artırarak bu çalışmaları devam ettireceğiz. İdari yargıda istinaf kanun yolunu 2016 yılında 7 bölgede faaliyete geçirdik. Bu 2020 yılında 8’e, 2021 yılında 9’a çıkardık. Bölge idare mahkemelerinin kuruluş aşamasında 42 idari dava dairesi ve 20 vergi dava dairesi olmak üzere toplam 62 daire varken, bugün bu sayı 64’ü idari, 26’sı vergi olmak üzere 90’a ulaştı. Böylece Danıştay’ın iş yükü azaldı. Vatandaşların hukuki güvencesi arttı. Uyuşmazlıkların daha etkin yargılamayla daha hızlı çözülmesi sağlandı. İdari yargıda görev yapan hakim sayısını süreç içerisinde ihtiyaca cevap verecek şekilde 2 bin 266’ya yükselttik. İdari yargı mahkemelerimiz ve Danıştay’ımız yoğun iş yüküne rağmen kendi görev alanında adalet hizmetlerini başarıyla yürütüyor” dedi.
"2010 yılında anayasadaki hak aramayı engelleyen bütün hükümleri kaldırdık”
İlk derece ve istinaf mahkemelerinde 338 bin 611, Danıştay’da ise 114 bin 224 derdest dosya bulunduğunu, 2023 yılında toplam 860 bin 494 dosyanın karara bağlandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi:
“2009 yılından başlayarak yüksek mahkemelerimizin tamamının modern hizmet binası ihtiyacını karşıladık. Tam 36 yıl boyunca Sıhhiye’de hizmet veren Danıştay’ımız, 2012 yılında şimdiki binasına kavuştu. Geçtiğimiz yıl Danıştay’ımıza yeni bir sosyal tesis kazandırdık. İdari yargılamaların daha hızlı sonuçlandırılması ve vatandaşlarımızın hukukunun daha iyi korunması için önemli mevzuat değişiklikleri yaptık. İhtiyaçlar çerçevesinde İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda, 20’den fazla Danıştay kanununda da 16 defa değişiklik oldu. Bilgi edinme hakkı kanununun çıkarılması vatandaşı idare karşısında güçlendiren reformlardan biri olmuştur. Bilgi edinme hakkı 2010 yılında anayasal güvenceye alınmıştır. Ayrıca 2010 yılında anayasadaki hak aramayı engelleyen bütün hükümleri kaldırdık.”
2016 senesinde Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nu kurduklarını hatırlatan Erdoğan, ”2021 yılında 4. yargı paketiyle idari makamlara yapılan başvurulara idare tarafından verilecek cevap süresini 60 günden 30 güne indirdik. Ayrıca idari yargı mercileri tarafından verilen nihai kararların gerekçesiyle birlikte en geç 30 gün içinde yazılması yönünde düzenlemeye gittik. 6 Şubat asrın felaketi sonrasında deprem bölgesindeki idari yargı faaliyetlerinin aksamaması için gerekli tüm tedbirler alınmıştır. Burada saydıklarımızın dışında vatandaşı idare karşısında idari yargının işleyişini hızlandıran, yargı mensuplarımızın hak ve imkanlarını arttıran daha pek çok düzenlemeyi son 21 yılda hayata geçirdik. Her biri sessiz devrim niteliğindeki bütün bu reform hamlelerinde gayemiz demokratik hukuk devleti ilkesinin tüm unsurlarıyla ülkemizde hakim kılınmasıydı. Bu hedefe tam olarak ulaştığımızı henüz söyleyemiyoruz. Ama hedefimize çok yaklaştığımızı da kimse inkar edemez. Önümüzde kalan yolu inşallah yılmadan, yorulmadan kararlılıkla yürüyeceğiz. Tüm engelleri aşarak kat ettiğimiz mesafenin bize cesaret aşıladığını özellikle vurgulamak istiyorum” ifadelerini kullandı.
"Cumhuriyetimizin 100. yılının darbe ürünü bir anayasayla karşılanmış ve geçirilmiş olmasını Türkiye demokrasisine yakıştıramıyoruz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Yaptıklarımızın ve yapamadıklarımızın ışığında reform irademizi halen diri tutuyoruz. Bir gerçeğin gayet iyi farkındayız. Türkiye istikbalini ancak daha fazla demokrasi, daha fazla ekonomik refah ve bunlara paralel olarak daha fazla güvenlik üzerine inşa edebilir. Güvenlik güçlü bir demokrasinin teminatıyken, demokrasi de güvenliğin dayanağıdır. Biz son 21 yılda millete hizmet yolunda gerçekten bedel ödemiş, nice badireler atlatmış bir iktidarız. Türkiye’yi tarihinin en büyük demokrasi, kalkınma ve hukuk atılımlarıyla yine biz buluşturduk. Fakat buna rağmen ülkemize siviller tarafından hazırlanmış yeni bir anayasa kazandıramadık. Yeni ve sivil anayasa teklifimizin içerisinde işte bu anlayış vardır. Cumhuriyetimizin 100. yılının darbe ürünü bir anayasayla karşılanmış ve geçirilmiş olmasını Türkiye demokrasisine yakıştıramıyoruz” ifadelerini kullandı.
Yeni anayasa ile ilgili değerlendirmede bulunan Erdoğan, ”Bu eksikliğin yine milli irade eliyle giderilmesi, demokrasimizin gücüne güç katacak. Türk siyasetinde yeni bir kilometre taşı olacaktır. Siyaset kurumunun ekonomik ve sosyal sorunları öne sürerek sivil anayasa ihtiyacını gündemden düşürmek istemesini doğru bulmuyoruz. Yeni anayasanın sihirli değnek gibi dokununca sorunlarımızı bir anda ortadan kaldırmayacağını elbette biliyoruz. Yeni anayasa sivil siyasetin alanını genişleterek, ekonomiden sosyal hayata ülkemizin meselelerinin çözümünü daha da hızlandıracaktır. Siyasetteki yumuşamayla birlikte farklı siyasi partiler arasındaki istişari görüşmelerin yoğunlaşması bu bakımdan önemli bir fırsat teşkil ediyor. Türk siyasetinin bu fırsatı ülkemiz, milletimiz ve demokrasimiz adına kalıcı bir kazanca dönüştürmesini ümit ediyoruz. Biz milletimizin beklentileri çerçevesinde üzerimize düşen yapıcı rolü oynamaya devam edeceğiz” diye konuştu.